Plaza Dili Terimlerinden Bazıları
Plaza Dili: Yarı Türkçe. Genellikle iş merkezlerinde çalışan beyaz yakalı çalışanların kullandığı gayri resmi dil. Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’nın “uydurukça” olarak tanımladığı ve kullanımına savaş açtığı yapay dil. İngilizce bazı kelimelerin Türkçe kelimelerle karıştırılarak kullanıldığı şirket dili. Türkçesi varken yabancı sözcükler kullanarak iletişim kurmak. Türkçede karşılaşılan en büyük problemlerden biri. Bir nevi “kurumca” dili.
Accept Etmek: Onaylamak, kabul etmek. Bu ifade, bir teklifi, daveti veya öneriyi kabul etmek, bir durumu veya gerçeği kabul etmek veya bir fikri veya görüşü kabul etmek anlamında kullanılır.
Aksiyon Almak (Take Action): Harekete geçmek. Konu ya da proje ile ilgili bir eylemde bulunmak. İşlem yapmak. Gerekli adımları atmak. Bu ifade, bir durumu veya sorunu çözmek, hedefleri gerçekleştirmek veya ilerlemek için gereken kararları almak ve bunları uygulamak anlamında kullanılır.
Alert Etmek: Kırmızı alarma geçirmek, ikaz vermek. Bir kişiyi, bir durumun ciddiyeti veya önemi hakkında bilgilendirmek veya farkındalık oluşturmak için kullanılan bir ifadedir.
Align Olmak: Aynı şeyleri konuşmak üzere hizalanmak, uzlaşmak. İnsanlar veya gruplar arasında ortak bir vizyon oluşturmak için fikirlerin, hedeflerin veya düşüncelerin aynı doğrultuda olması, ortak bir anlayışa varılması veya uyum sağlanması anlamında kullanılır.
Annual Leave: Yıllık izin. Genelde maillere eklenir. Çalışanların yıllık izin taleplerini yönetmek ve planlamak için kullanılan bir ifadedir.
Antant Kalmak: Anlaşmak. Bir konuda uzlaşmak, anlaşmaya varmak. Aynı fikri paylaşmak. Genellikle tartışma, görüşme veya müzakereler sırasında kullanılır ve tarafların ortak bir zeminde buluştuğunu ifade etmek için kullanılır.
Apple to Apple Bakmak: Elmalarla armutları karıştırmayın. Farklı iki konsepttekilerin değil aynı konsepttekilerin değerlendirilmesi. Karşılaştırma yaparken benzer özelliklere sahip olan şeylerin karşılaştırılmasını ve karar verme sürecinde yanlış veya haksız bir değerlendirme yapmaktan kaçınmayı önemseyen bir anlam taşır.
Arrange Etmek: Organize etmek, ayarlamak. Bir etkinliği, bir toplantıyı veya bir planı düzenlemek veya organize etmek için kullanılır.
Assign Etmek: Bir iş için birini görevlendirmek. Bir proje veya sorumluluğu yapması için resmi olarak görev vermek, devretmek veya atamak anlamına gelir.
At The End Of The Day: Günün sonunda demek değildir. İngilizce bir deyim olarak kullanılır ve “eninde sonunda” veya “sonuç olarak” anlamını taşır. Bu ifade, bir tartışmanın, toplantının veya düşüncenin ardından konuyu özetlerken bir sonuca varıldığını veya en önemli noktanın ortaya çıktığını ifade etmek için kullanılır.
Attach: E-postaya veya dosyaya doküman, belge eklemek.
Best Practice: Konuyla ilgili başarıya ulaşmış en iyi örnekler, uygulamalar, yöntemler. Aynı sonuçları elde etmek isteyenlere rehberlik edebilecek deneyimler ve stratejiler sunar.
Best Wishes: En iyi dileklerimle. Genellikle maillerin sonunda kullanılan bir terimdir. “Kind Regards” veya “Regards” olarak da kullanılır. Bu ifade samimi bir şekilde iletişimi sonlandırmak amacıyla kullanılır.
Big Picture: Bütün projeyi düşünmek, olayın tamamına bakmak. Büyük resmi görmek. Bir konuyu sadece detaylara takılıp kaybetmeden, genel perspektiften bakarak değerlendirmek anlamına gelir.
Bottom Line: Sonuç olarak. İşin özü, konunun özeti. Türkçede “Esas Mesele” veya “Netice Olarak” şeklinde de ifade edilir. Bir durumun temel noktasını net bir şekilde ifade etmek ve özetlemek adına kullanılır.
Brain Storming Yapmak: Karşılıklı fikir fırtınası gerçekleştirmek. Fikir teatisinde, alışverişinde bulunmak. Bir grup insanın yaratıcı fikirler üretmek, problem çözmek veya yeni projeler geliştirmek amacıyla bir araya gelerek her türlü düşüncelerini paylaşması ve tartışması anlamına gelir. Yeni nesil ismi “Thought Shower”.
Brief: İlgili konu hakkında açıklayıcı ve detaylı bilgi vermek. Türkçede “kısa bilgi” veya “özet” anlamına gelir. Genellikle belirli bir projenin veya görevin gereksinimlerini, hedeflerini, kısıtlamalarını ve diğer önemli bilgileri içeren bir doküman veya sunum şeklinde sunulur. Brieflemek ise projeyle ilgili yazılı olarak bilgilendirme yapmak.
Briefing Vermek: Ayrıntılı bilgi vermek için yapılan kısa toplantı. Genellikle bir ekip arasında belirli bir konu hakkında bilgi paylaşımını sağlamak, talimatları iletmek veya gelişmeleri güncellemek için kullanılır.
Burnout olmak: Duygusal tükenmişlik. Çabuk yorulmak. Duygusal boşluk, duygusal yorgunluk hali. Aşırı stres, yoğun çalışma temposu ve uzun süreli baskı altında kalmak nedeniyle motivasyon ve enerji kaybetmek, tükenmiş hissetmek anlamına gelir. Genelde uzun süreli izin alınması ile sonuçlanır.
Call Yapmak: Telefon görüşmesi yapmak, telefonda konuşmak. “Call’dayım” şeklinde de kullanılır. Bazen “konferans call” olarak hayat bulur. Call Back Yapmak ise aramaya dönüş yapmaktır.
Canlıya almak: Bir olayı test aşamasından çıkarıp hayata geçirmek, çalışır duruma getirmek, başlatmak. Bu terim genellikle yazılım geliştirme, proje yönetimi veya iş süreçleri gibi alanlarda kullanılır.
Case By Case Bakmak: Durumdan duruma, olaydan olaya göre. Karar verme süreçlerinde kullanılır ve her bir durumun veya olayın kendine özgü koşullarını dikkate alarak ayrı ayrı analiz edilmesini anlatır.
CClemek: E postaya dahil olması gereken kişilerin bilgiye eklenmesi. Açılımı Carbon Copy’dir. Asıl alıcının yanı sıra ilgili kişilere de mesajı ileterek bilgilendirme sağlar. Böylece, ilgili kişilerin mesaj hakkında bilgi sahibi olmaları ve iletişim sürecine dahil olmaları sağlanır.
Challange Etmek: Zorlamak. Kafa tutmak. Birisiyle rekabet etmek veya daha iyisini yapabilmek için bir meydan okuma ortaya koymak anlamında da kullanılabilir.
Charge Etmek: Masrafı veya ödemeyi tahsil etmek. Bir müşteriden ödeme almak için kullanılır.
Check Etmek: Kontrol etmek, gözden geçirmek. Bir durumu, bilgiyi, belgeyi veya nesneyi dikkatlice incelemek için kullanılır. Bir hata, eksiklik veya yanlışlık olup olmadığını veya doğruluğunu, uygunluğunu, durumunu kontrol etmek için kullanılır.
Clarify Etmek: Açıklama yapmak, netleştirmek. Bir konuyu daha anlaşılır hale getirmek, belirsizlikleri gidermek veya karışıklıkları ortadan kaldırmak için kullanılır.
Clear Olmak: Bir şeyin anlaşılır, tamamen anlaşılan, soru işaretleri bırakmayan, açık ve net bir şekilde ifade edilmesini ifade eder. Bir durumu, bir talimatı veya bir fikri açık bir şekilde iletmek ve karışıklık veya belirsizlik olmadan anlaşılmasını sağlamak anlamına gelir.
Colleuge: Mesai, iş, çalışma arkadaşı.
Comment: Söylenecek söz, yorum. Özellikle toplantılarda yöneticiler tarafından söylenir ve ekibin fikir paylaşması, düşüncelerini dile getirmesi veya bir tartışmaya katılması adına kullanılır.
Comperation Chart: Karşılaştırma tablosu. Benzerlikleri ve farklılıkları hızlı bir şekilde gözlemlemek, verileri karşılaştırmak ve bilgiyi daha anlaşılır hale getirmek için kullanılır.
Concern: Endişe, tereddüt. Birisi bir konu hakkında “concern” ifadesini kullanıyorsa, genellikle bu konunun üzerinde durulması, dikkate alınması veya çözülmesi gerektiğini ifade ediyordur.
Consernleri Share Etmek: Düşünceleri, endişeleri paylaşmak. Bu ifade genellikle bir konu hakkında ortak bir anlayış ve farkındalık oluşturmak veya başkalarını bilgilendirmek için kullanılır.
Confidential: Gizli, paylaşılmaması gereken bilgi. Özel veya hassas nitelikteki bilgilerin gizliliğini korumak veya yayılmasını önlemek için kullanılır. Bu bilgileri yalnızca sınırlı bir grup insan bilebilir.
Confirm: Kabul etmek, onaylamak, teyit etmek. Bir bilgi, randevu, rezervasyon, anlaşma veya plan gibi şeylerin doğru olduğunu veya geçerli olduğunu belirtmek için kullanılır.
Conflict Oluşmak: Fikir ayrılığı olması. İkilem oluşması. Zıtlaşma.
Connection Kurmak: Bağlantı kurmak. Ağ oluşturmak. Bir kişi veya kuruluşun başka bir kişi veya kuruluşla iletişim kurarak ilişki veya ağ oluşturması anlamına gelir.
Cross Check: Tekrardan ayrıca kontrol edip üzerinden geçmek. Bir hatayı bulmak veya yanlış anlama olasılığını en aza indirmek adına bir konuyu doğrulamak için yapılan ikinci bir kontrolü ifade eder.
Data: Bilgi, dijital bilgi, veri.
Deadline: Bir konunun teslim zamanı. Bitiş tarihi. Son zaman. Bir projenin veya görevin ne zaman tamamlanması gerektiğini belirten son tarih olarak kullanılır.
Dedike Olmak: Odaklanmak, kendisini adamak. Aslında tahsis edilmiş demektir. Dedike olan kişi, kendisini işine tahsis etmiştir.
Deep Dive İncelemek: Derince, detaylıca incelemek. Bir konunun ayrıntılarına inmek, kapsamlı bir analiz yapmak veya bir sorunu daha derinden anlamak için kullanılır.
Delay Mevzusu Var: Geçikmek. Özellikle online toplantılarda, görüntü veya sesin geriden gelmesi durumunda kullanılabilir.
Delete Etmek: Silmek, ortadan kaldırmak. Yok etmek. Genellikle bilgisayar veya dijital ortamlarda kullanılır.
Discuss Etmek: Tartışmak, üzerine konuşmak, değerlendirmek.
Down Olmak: Morali bozulmak, motivasyon azalması, çökmek, çöküntü yaşamak.
Draft: Taslak, bir şeyin sonlanmamış hali. Bir şeyin ilk hali veya geçici versiyonu.
Embed Etmek: Bir şeyi diğer bir şeye gömmek, içine katmak. Örneğin, bir video bir internet sayfasına gömülebilir.
Emotional Bond: İnsanlar arasında hissedilen güçlü duygusal bağlantıyı ifade eder. Nitekim, iş dünyasında duygusallığa yer yoktur.
Eskale Etmek: Tartışmalı bir konuyu bir üst kişiye taşıyarak onay almak. Tartışmalı veya karmaşık durumlarda başvurulur.
Excuse: Özür, bahane. Özür dilemek veya bir durumu mazeret olarak açıklamak adına kullanılır.
Expense Etmek: Bir harcamayı fatura etmek, masraf göstermek. Gider olarak göstermek.
Expert Olmak: Bir konuda ileri düzeyde beceriye sahip olmak. Uzman olmak. Bir konuda derinlemesine bilgi ve beceriye sahip olmak, o alanda yetkinlik göstermek anlamına gelir.
Fail Olmak: Başarısızlık. Batırmak. Yapamamak. Bir hedefi, bir görevi veya bir planı tamamlamada başarısız olmak veya beklentileri karşılayamamak anlamına gelir.
False Alarm: Yanlış alarm. Bir acil durumun yanıltıcı veya hatalı olarak bildirilmesi, gereksiz paniğe neden olması durumu. Yanlış bir tehdit veya tehlike alarmı durumu olarak da düşünülebilir.
Farewell: Veda, ayrılık.
Favour Yaratmak: İyilik yapıp, yardım edip aynısını beklemek. İnsanlar arasındaki karşılıklı iyilik ve yardımlaşmayı sinsice vurgulayan bir kavramdır.
Feedback: Geri bildirim. Bir kişinin diğer kişi veya gruplara bir konu hakkında düşüncelerini, yorumlarını veya değerlendirmelerini paylaşmasıdır. Feedback Session ise geri bildirim seansı. Kişilerin birbirlerine düşüncelerini, yorumlarını söyledikleri toplantı veya oturum.
Finalize Etmek: Sonlandırmak. İşin sonuca ermesi, tamamlanması.
Fine Olmak: Uygun olmak. Onaylamak. İyi, tamam demek.
Finetune Etmek: En ince ayarları, son düzenlemeleri yapmak. Özellikle bir projenin veya ürünün son aşamalarında yapılan küçük düzeltmeleri, optimize etmeleri veya iyileştirmeleri ifade eder.
Focuslanmak: Odaklanmak. Bir kişinin dikkatini bir konuya veya göreve yoğunlaştırmasıdır.
Follow up Yapmak: Takip etmek, peşini bırakmamak, izinde olmak. Bir konuyu, işi veya süreci düzenli olarak izlemek, gelişmeleri takip etmek ve gerekli adımları atmak.
Forwardlamak: Gelen e-posta iletisini ilgili kişilere aynen göndermek, yönlendirmek, iletmek. Bu şekilde, iletilen e-posta mesajının orijinal hali korunur ve iletilmesi gereken kişilerin haberdar olması sağlanır.
From My Point Of View: Bana göre, benim görüşüme göre, benim bakış açıma göre. Kişisel görüşü veya bakış açısıyla ilgili bir konuşmada fikir beyan ederken kullanılır.
Get Down To Business: Konuya, işe dönelim; işe koyulalım. Bu deyim, bir toplantı veya sohbetin başında fazla zaman harcamadan ana konuya veya işe geçmeyi ifade eder. Ayrıca, gereksiz konuşmalardan kaçınıp, önemli işlere odaklanma çağrısı yapar.
Gifted Olmak: Doğuştan yetenekli. Tanrı vergisi yeteneklere sahip. Bu ifade, kişinin doğuştan gelen veya kendisine özgü olan özel yeteneklere sahip olduğunu ifade etmek için kullanılır.
Going Forward: Geçmişi unutup öne bakmak. Temiz sayfa açmak. Gelecekteki hedeflere odaklanmayı ifade etmek için kullanılır.
Handle Etmek: Bir işi halletmek, üstesinden gelmek, başa çıkmak. Bir konuyu başarıyla ele almak, sorumluluğu üstlenmek ve gerekli adımları atmak anlamına gelir.
Hard Copy: Herhangi bir belgenin çıktısı alınmış halde sunumu. Bu terim genellikle dijital belgelerin yazılı veya basılı hâlde elde bulundurulmasını ifade etmek için kullanılır. Bazen sponsorluk dosyalarının çıktısının alınması gerekebilir.
Havada kalmak (Up In The Air): Sonuca varmamış, neticelenmemiş, karar verilememiş konular için kullanılır. Konu hâlâ belirsizdir veya tamamlanmamıştır.
Headquarters: Genel merkez. Şirketin yönetildiği yer. Genellikle şirketin stratejik kararların alındığı, yönetimin bulunduğu ve operasyonların koordine edildiği yerdir.
Heads-up: Önceden haber vermek. Türkçe olarak “haberin olsun”, “bilgin olsun” şeklinde ifade edilir. Bu deyim, birine veya bir gruba önceden bilgi vermek, bir konuda uyarıda bulunmak veya dikkatlerini çekmek anlamına gelir.
Highlight Etmek: Vurgulamak, öne çıkarmak. Bir noktanın önemini belirtmek, dikkat çekmek veya özelliklerini vurgulamak için kullanılır.
Hold Etmek: Bekletmek. Elde tutmak. Bir şeyi geçici olarak durdurmak, beklemek veya sürdürmemek için kullanılabilir. Örneğin, telefon görüşmesinde birini bekletmek.
Hurt Etmemek: Kalbini kırmamak, üzmemek. Rahatsız etmemek. Canını acıtmamak. Zarar vermemek. Duygularını incitmemek.
I Think Yani: Bence de. Sana katılıyorum. Benim görüşüm.
Ignore Etmek: Aldırmamak, kulak asmamak, görmezden gelmek, önemsememek. Hayatından çıkartmak, yokmuş gibi davranmak.
Impact Yaratmak: Etki oluşturmak. Örneğin, “Projesiyle büyük bir impact yarattı” ifadesi, bir kişinin projesinin önemli bir etki yarattığını ve dikkat çektiğini ifade etmektedir.
Improve Etmek: Geliştirmek, iyileştirmek. Daha iyi hale getirmek. Örneğin, “Sürekli olarak süreçleri improve etmeye çalışıyoruz” ifadesi, bir şirketin süreçleri geliştirmek ve daha iyi bir performans elde etmek için çaba sarf ettiğini ifade eder.
In The Long Term: Uzun vadede. Genelde plan aşamasında kullanılır. Durumun uzun vadede nasıl etkileneceğini veya bir hedefe ulaşmanın uzun sürebileceğini vurgular.
Inline Olmak: Konuyla ilintili olan. Konuya uygun veya ilgili olmak.
Insight Toplamak: Gözlem yapmak, gözlemek, gözetmek. Bir konu veya durum hakkında derinlemesine anlayış veya bilgi edinmek. Araştırma, gözlem veya analiz yoluyla bilgi toplama süreci.
Invitation Göndermek: Davet etmek. Toplantı talebi yollamak. Genellikle yazılı olarak e-posta veya mesaj yöntemi ile iletilir ve etkinlik detayları, tarih, saat ve mekan gibi bilgiler içerir.
Involve Olmak: Dahil olmak. İçinde olmak. Kapsamak.
Issue: Mesele, sorun. Yöneticiler genellikle Türkçesini kullanmaz.
It Works: Çalışır, işe yarar, iş görür demek. Bir ürünün veya bir kampanyanın işlevsel olduğunu veya doğru şekilde çalıştığını ifade etmek için kullanılır.
It’s Not Rocket Science: Çok zor değil, karmaşık değil. Genellikle basit bir şeyi anlatırken veya bir görevin kolay olduğunu belirtirken kullanılır. Türkçe karşılığı “roket bilimi değil” olsa da “uzaya çıkmıyoruz” gibi kullanıldığı da görülmüştür.
Joint Venture: Ortak teşebbüs. Kafa kafaya vermek. Bir şirket veya işletmenin, başka bir şirket veya işletme ile ortaklaşa bir proje veya iş geliştirmek amacıyla geçici bir birlik oluşturduğu iş birliği anlamına gelir. Uluslararası iş ortaklıklarında da sıklıkla görülür.
Kick Off Meeting: Herhangi bir proje için ilk başlangıç toplantısı. Başlangıç vuruşu. Bu toplantılarda ekip üyeleri bir araya gelir, hedefler ve roller belirlenir ve iş planı oluşturulur.
Know How: Bir konu ile ilgili bilgi birikimi, o işi başkasının nasıl yaptığı, iş bilirlik. Bilgi ve tecrübe.
Kompanse Etmek: Dengelemek. Eksikliğini gidermek, fazlalığı almak. Telafi etmek veya denklemi düzeltmek.
Konfirm Etmek: Gözden geçirip onaylamak, doğrulamak. Bir şeyin geçerli olduğunu, doğru olduğunu veya kesinleştiğini belirtmek için kullanılan bir ifadedir.
Konsolide Etmek: İşleri toparlamak, birleştirmek. Ayrı ayrı tutulan bilgileri bir araya getirerek şirketin genel durumunu ve performansını daha bütüncül bir şekilde değerlendirmeyi sağlar.
Kontekst: Bağlam. Bir kelimenin veya cümlenin anlamını tam olarak anlamak için, onun kullanıldığı bağlamı anlamak önemlidir.
Kontent (Content): İçerik. Metin, görüntü, ses, video, grafiklerden oluşan bilgi, materyal veya öğelerin toplamıdır.
Kutunun Dışında Düşün (Think Outside The Box): Sıradan olmadan yaratıcı düşünmek. Bir konuya farklı perspektiflerden yaklaşarak alışılagelmişin dışında bakmak. Yeni ve yenilikçi çözümler bulmak amaçlanır.
Lead Etmek: Liderlik etmek, projeyle ilgili sorumlu olmak. Liderlik etmek, kararlar almak, ekipleri yönetmek, hedeflere ulaşmak için stratejiler belirlemek ve proje sürecini yönlendirmek gibi faaliyetleri içerir.
Leave It To Me: Bana bırak. Bir kişinin, iş arkadaşının üzerinden yükü alması durumu. Bu ifadeyle kişi, iş arkadaşının sorumluluk taşımasına gerek olmadığını belirtir ve güvence verir. “Bana bırak” diyerek, kendisinin o konuda liderlik edeceğini ve gereken adımları atacağını ifade eder.
Let Me Revert: Bir şey istendiğinde “tamam” demek yerine ‘bu konuda geri döneyim’ demek. Bu ifadeyle kişi, isteği anladığını ve üzerinde düşünmek, araştırmak veya başkalarıyla koordinasyon sağlamak için zaman ihtiyacı olduğunu belirtir.
Low Hanging Fruitlere Odaklanmak: Önce kolay olan, kolayca gerçekleşebilecek, uzanılabilecek fırsatları değerlendirmek. Bu ifadeyle bir kişi, daha karmaşık veya uzun vadeli projeler yerine, daha düşük çaba gerektiren ve hızlı sonuçlar elde edilebilecek işlere odaklanmayı tercih eder. Bu yaklaşım, hızlı kazanımlar elde etmek, motivasyonu yüksek tutmak ve ilerleme kaydetmek için kullanılır.
Mail Loopu: Birden fazla alıcıyı içeren çok sayıdaki mailleşme süreçlerini tarif eder. “Beni loop’ta tut.”, “Mail loopundan devam edelim.” şeklinde kullanılabilir.
Major Concerni Clarify Etmek: Ana gündemi, konuyu netleştirmek veya açıklığa kavuşturmak.
Marketing: Pazarlama demektir. Pazarlama, bir ürün veya hizmetin hedef kitlesine ulaşmasını sağlayan faaliyetlerin bütünüdür. Sponsorluk da bir pazarlama faaliyetidir.
Match Etmek: Birbiri ile doğrulamak. Birbiriyle uyumlu veya doğruluk gösteren şeyleri eşleştirmek anlamına gelir.
Matrix Yapı (Matriks Yapı): Ofislerde çeşitli ayrımlar için kullanılır. Bir kuruluşun farklı işlevlerini, departmanlarını veya projelerini kategorize etmek ve yönetmek için kullanılır. Örneğin; proje matriksi, yönetim matriksi.
Meeting: Toplantı. Genelde “set” edilmesi ile meşhurdur. Toplantılar belirli bir konu veya proje hakkında bilgi alışverişi yapmak, fikirleri tartışmak, sorunları çözmek veya ilerlemeyi takip etmek için düzenlenir.
Merge Etmek: Projeleri birleştirmek, bir araya getirmek, toparlamak. Projelerin benzerlikleri ve farklılıkları değerlendirilir, ortak bir strateji belirlenir ve kaynaklar, zamanlama ve eylem planları koordine edilir.
-Mış Olurum: Bir insanın “yaparım” demesi yerine “ileride yapmış olurum” demesi eylemi. Aslında gelecekte bir zamanda gerçekleştirilecek işi ima eder.
Minimize Etmek, Minimizasyon: En düşük duruma indirmek. En aza indirgemek. Bu terim genellikle bir sorunu veya riski en küçük boyuta getirmek için yapılan çabaları ifade eder.
Morning Oldu Yani: Bir işin gecikmesi durumunda hayıflanılarak belirtilen, “sabah oldu” anlamına gelen söz. Görevin belirlenen sürede tamamlanmadığı durumda hayal kırıklığını veya sıkıntıyı ifade etmek için kullanılır. Bazen yöneticiler, çalışanları için de kullanır.
Must: Zorunluluk belirtir. Şart olandır. Olmazsa olmazdır. Sünnet değil farzdır.
Nice-to-Have: Olmasa da olur ama olsa güzel olur. Bu ifade, bir şeyin ek bir avantaj veya keyif sağlayacağını belirtir. Varlığının iyi olduğu şeydir. Bir şeyin lüks veya artı değer olarak kabul edildiği durumları ifade eder.
Odadaki Fil (The Elephant In The Room): Herkesin bildiği fakat konuşmadığı bir sorunu anlatmak için tercih edilir. Bu sorun genellikle rahatsızlık verici, hassas veya tartışmalı bir konu olabilir.
Off Day: Tatil, izin günü. Enerji toplamak, stresten uzaklaşmak ve zihinsel/duygusal dengeyi sağlamak için önemli bir fırsat sunar.
Off the Record: Kamera arkası, kimse duymadan, kayıt dışı. Not alınmaması gereken. Açık bir şekilde ifade edilemeyen düşüncelerin veya bilgilerin özgürce aktarılmasını sağlar. Ancak o bilgiler resmi olarak kullanılamaz. Genelde “aramızda kalsın, kimseye söyleme” gibi kelime kalıpları eşliğinde kullanılır.
OK (Okey): Türkçedeki “tamam” kelimesinin karşılığı. Bir şeyin yolunda olduğunu veya uygun olduğunu belirtmek için de kullanılır.
On The Same Page: Hemfikiriz, aynı sayfadayız. Bir konuda ortak bir anlayışa, görüşe veya bilgi seviyesine sahip olunduğunu vurgular.
Order Vermek: Sipariş vermek. Zaman zaman emir vermek olarak da kullanılır.
Out of Office: Ofis dışında. Çalışmama durumu. Genellikle bir kişinin izinli veya tatilde olduğunu belirtmek için otomatik mail yanıtı olarak kullanılır.
Overall: Genel.
Overload Olmak: Aşırı iş yükü olması durumu, yüklenme. Bir kişinin normalden fazla çalışması veya üzerine aldığı işler nedeniyle kapasitesini aşması durumunu ifade eder.
Overquailifed: Beklenen fazla niteliğe sahip kişi. Bir kişinin, iş pozisyonuna göre gereğinden fazla deneyim, bilgi veya beceriye sahip olduğunu ifade eder.
Penetration: Satışta farklı lokasyonda bulunabilirlik. Pazarda ne kadar yaygın olduğunu tarif etmek adına kullanılır.
Plaza Kızı: İş merkezlerinde çalışan, genelde topuklu ayakkabı giyen, bakımlı kadın çalışanlar. Bazen dalga geçmek maksadıyla kullanılır.
Point Etmek (Point Out): İşaret etmek, göstermek. Bu ifade genellikle bir konu, bir hata, bir önemli nokta veya bir detay hakkında bilgi vermek için kullanılır.
Point of View’ı Change Etmek: Bakış açımızı değiştirelim, bu konuya farklı bir yönden bakalım. Bir değerlendirmede farklı bir perspektif sunmak veya mevcut bakış açısını değiştirmek istendiğinde kullanılır.
Popup İşler: Beklenmedik bir şekilde, son dakikada, aniden, yoktan yere çıkan iş.
Postpone Etmek: Ertelemek, savsaklamak. Bir görevi, toplantıyı, etkinliği veya başka bir planı daha sonra yapmak için karar vermek.
Print Almak: Belgenin çıktısını almak, belgeyi basılı hale getirmek. Bazen sponsorluk dosyalarının çıktısının alınması gerekebilir.
Proceed Lütfen: Bekleme yapmayalım, ilerleyelim, önümüze bakalım.
Process: Akış, aşamalar, adımlar, süreç. Genel olarak, bir işin belirli adımlarının bir düzen içinde takip edilmesini ifade eder.
Progressing Bir Process: Süregelen, devam eden, akışkan bir süreç. sürecin henüz tamamlanmadığını ancak işlerin ilerlediğini tarif eder.
Projeyi Park Etmek: Belli bir süre boyunca askıya almak, duraklatmak.
Proofread Etmek: Yazım hatalarını tespit edip düzeltmek. Metnin doğru, anlaşılır ve akıcı bir şekilde iletilmesini sağlar.
Propose Etmek: Sunmak, sunum yapmak. Önermek. Teklif yapmak. Bir öneriyi ortaya koymak.
Pull The Plug: Fişi çekmek. Son vermek. Tamamlamak. Projenin durdurulması veya iptal edilmesi anlamında kullanılır. Aynı zamanda bir planın veya bir işin sonlandırılması gerektiğini ifade etmek için de kullanılabilir.
Push Etmek: Süreci hızlandırmak adına bir işi ittirmek, desteklemek, yakın takip etmek, zorlamak, baskılamak.
Qualification: Meziyet, yetenek, yetkinlik, uzmanlık alanı. Bir kişinin belirli bir konuda sahip olduğu bilgi, beceri veya deneyimi ifade etmek için kullanılır.
Quarter: Çeyrek. Üç aylık dilimler. Örneğin Q1; ocak, şubat ve mart aylarını temsil eder. Sponsorluklar genellikle yılın son çeyreğinde planlanır.
Reality Check: Hayallerden uzaklaşıp konuya gerçekçi bir açıdan bakmak. Genelde uyarı veya ikaz niteliği taşır.
Recognize Etmek: Birini taktir etmek, takdim etmek. İsmini veya yaptığı işi bir grup içerisinde telaffuz edip ön plana çıkarmak. Onurlandırmak.
Refere Etmek: Bir yere gönderme yapmak. Bilgi paylaşımı ve araştırma süreçlerinde yaygın olarak kullanılan bir ifadedir. Örneğin sponsorluk sözlüğü için referanslarımızı sayfanın sonundan inceleyebilirsiniz.
Report Etmek: Raporlamak, şikâyet etmek, bildirmek.
Request Etmek: İstemek. Talep etmek. Rica etmek. İstek yollamak.
Review Etmek: Gözden geçirmek, incelemek, okumak. Bir belge, rapor, proje, metin veya başka bir materyalin ayrıntılı bir şekilde analiz edilmesini ifade eder.
Road Map Oluşturmak: Yol haritasını, yöntemleri ve yapılacakları zaman çizelgesi eşliğinde belirlemek. Bir projenin veya işin nasıl ilerleyeceğini, hangi adımların atılacağını ve hangi hedeflere ulaşılacağını gösteren bir planın oluşturulmasını ifade eder.
Safe İlerlemek: Risk almadan güvenli hareket etmek. Dikkatli planlama, risk analizi, kaynak yönetimi ve iş süreçlerinin optimize edilmesi gibi stratejileri içerir. Bu şekilde, potansiyel risklerden kaçınılırken, hedeflere daha emin adımlarla ilerlenir ve istenmeyen sonuçların önüne geçilir.
Save Etmek: Kaydetmek, saklamak. Bu terim genellikle bilgisayar veya dijital ortamlarda kullanılır. Bir dosyayı veya belgeyi save etmek, o anki durumu veya yapılan değişiklikleri kaydetmek ve ileride erişilebilir olmasını sağlamak anlamına gelir.
Scan Etmek: Bir belgeyi taratmak, dijital ortama taşımak. Belge tarandığında, üzerindeki metin, resim veya diğer içerik dijital bir görüntüye dönüştürülür ve bilgisayar veya diğer dijital ortamlarda kullanılabilir hale gelir.
Schedule: Takvim, gündem. Schedule etmek ise bir etkinliği, görevi veya buluşmayı belirli bir zaman dilimine yerleştirmek veya planlamak anlamına gelir.
Scorecard: Karne; yapılan işlerin sonuçlarının sayısal verilerle gösterildiği tablo. Belirli hedeflere ulaşma, performansı değerlendirme veya ilerlemeyi izleme amacıyla kullanılır.
Search Etmek: Aramak, taramak. Keşfetmek. Araştırmak. Bir şey hakkında daha fazla bilgi edinmek veya onu bulmak için çaba harcamak anlamına gelir.
Secure Etmek: Güvence altına almak. Garantilemek.
Sense Yaratmak: Bir anlam ifade etmek.
Set Etmek: Ayarlamak ve organize etmek. Genellikle toplantı yapmak üzere kullanılır.
Setupsal Bir Issue: İşin henüz başlangıcında, kurulumunda olan bir hatanın olduğunu belirtir. Temeli problemli. Kurgusu hatalı. Bu tür bir sorun genellikle işin erken aşamalarında tespit edilir ve düzeltilmesi veya çözülmesi gereken bir konudur.
Share Etmek: Paylaşmak, paylaşım yapmak.
Short Notice: Kısa vade. Çok kısa süre kalma durumu. Kısa vadeli veya acil durumları ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Sponsorluk talepleri az zaman kala markaya ulaşırsa bu tabiri duyarak reddedilmeniz çok olasıdır.
Sirküle Etmek (Circulate): Bir belgeyi veya bilgiyi bir grup içerisinde dağıtmak. Genelde yazılı olarak kullanılır. Sirküle etmek, bilginin yayılmasını ve ilgili kişilerin haberdar olmasını sağlar.
Sky Is The Limit: Limit yok demek. Ucu bucaksızlık. Sınırımız gökyüzüdür. Bir kişi, bir proje veya bir hedefin sınırları olmadığını ve herhangi bir engel veya kısıtlama olmadan büyük başarılara ulaşılabileceğini vurgular.
Soft Copy: Herhangi bir belgenin elektronik kopyası. Örneğin; sponsorluk dosyalarının PDF halleri.
Solid Fikir: Sağlam, güçlü, yaratıcı, dayanaklı fikir. Aynı nitelikli sponsorluk hakları gibi. Bu fikirler yenilikçidir ve etkileyicidir ve ilgili fikirlerin uygulanabilirlikleri ve başarı potansiyelleri yüksektir.
Sorry: Özür dilemek. Hatalı olduğunu kabul etmek, üzülmek.
Start Vermek: İşe başlamak, yola koyulmak. Bir projenin, bir görevin veya bir etkinliğin başlangıcını ifade etmek için kullanılır.
Submit Etmek: Göndermek. Teslim etmek. Bu terim genellikle bir belge, bir form, bir başvuru veya bir rapor gibi bir materyalin resmi olarak sunulması anlamında kullanılır. Örneğin, “Sponsorluk dosyanızı tamamladıktan sonra göndermeyi unutmayın” veya “Sponsorluk başvurunuzu online olarak submit edebilirsiniz” gibi cümlelerde kullanılabilir.
Suffer Etmek: Sıkıntı, ceza çekmek. Zorluk yaşamak. Bu ifade genellikle olumsuz bir durumun getirdiği sıkıntıyı ifade etmek için kullanılır.
Suggest Etmek: Önermek, teklif etmek, tavsiye etmek. Bir durum hakkında başkalarına bir öneride bulunmak veya bir tavsiye vermek için kullanılır. Örneğin, “Bu sorunu çözmek için bir fikrim var, şunu deneyebiliriz” gibi cümlelerde kullanılabilir.
Sum Up Yapmak: Özetlemek, özet geçmek. Bir konunun veya bir olayın temel noktalarını kısaca anlatmak için kullanılır.
Support Etmek: Destek vermek, desteklemek, yanında olmak. Birisinin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmak, zorluklarla başa çıkmalarında yardımcı olmak veya bir fikri veya görüşü savunmak anlamında da kullanılabilir
Synergy (Sinerji): Farklı bireylerin beraber çalışarak fikir, uzmanlık ve deneyim alışverişi yapması. İş birliği, takım çalışması ve farklı perspektiflerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir etkidir.
Team: Ekip, takım, çalışma arkadaşları. Birlikte çalışan, ortak hedeflere yönelik faaliyet gösteren ve birbirleriyle uyumlu olan bireylerden oluşan bir grup anlamına gelir.
The Ball Is In Your Court: Top sende. Sorumluluğun iş arkadaşına yüklenmesi durumunda kullanılır. Bir tartışma, görüşme veya iş birliği durumunda kullanılır ve diğer kişinin inisiyatif almasının beklediğini ifade eder.
Third Party: Taşeron firma, iş ortağı. Taşere etmek de taşeron ile çalışmak anlamına gelir.
Thought Shower: Düşünce yağmuru. Yeni nesil “beyin fırtınası”. İnsanlar fikirlerini bir yağmur gibi paylaşır ve aralarında sonuç almak üzere uygulanabilecekler belirlenir.
Timeline: Zamanlama, zaman akışı. Bir projenin başlangıcından sonuna kadar olan süreci kronolojik olarak gösterir.
To Do List: Yapılacaklar listesi. İnsanların tamamlamaları gereken görevleri veya işleri listeleyen bir planlama aracıdır. Günlük, haftalık veya proje bazlı olarak oluşturulabilir
To the Point Olmak: Konuya nokta atışı odaklanmak. Temel bilgileri vurgulamak, gereksiz ayrıntılardan kaçınmak ve mesajı net, kısa ve öz bir şekilde iletmek anlamına gelir.
Trace Etmek: Keşfetmek, meydana çıkarmak. Araştırıp ortaya koymak. Tespit etmek. Bulmak.
Training: Kurum içi eğitim. Bu eğitimler, çalışanların bilgi ve becerilerini geliştirmeyi, yeni yetkinlikler kazanmayı veya mevcut yetkinliklerini güçlendirmeyi amaçlar.
Trigger Olmak: Tetiklenmek. İnfiale kapılmak. Genellikle sinirlendim, gıcık oldum, uyuz oldum, tilt oldum anlamlarına gelir. Genellikle olumsuz duyguları, öfkeyi, rahatsızlığı veya stresi içerir. Triggerlanan kişi, karşındaki bir duruma karşı nefret duyar.
Ucuna Havuç Koymak, Carrot Vermek: Müşteriden alınacak etkileşimi artırmak, müşteriyi ikna etmek veya teşvik etmek adına ödül sunmak. Örneğin, bir satış kampanyasında müşterilere indirimler, hediye kartları veya ücretsiz ürünler sunulması, müşterilerin daha fazla alışveriş yapmalarını teşvik etmek için bir “havuç” olarak kullanılabilir.
Update Etmek: Yeni verilerle güncellemek. Bir belgenin veya bilginin daha doğru, güncel veya işlevsel olmasını sağlamak için yapılan değişiklikleri ifade eder.
Urgent: Acil, acilen. En öncelikli iş.
Ünite: Birim, bölüm. Örneğin, “Bu şirketin satış birimi başarılı bir performans sergiliyor.”
Verify (Verifike) Etmek: Doğrulamak, teyit etmek. Bir bilginin veya durumun doğru olduğunu kontrol etmek için kullanılır.
Weekend: Hafta sonu. Hafta içi çalışma günleri sonrasında gelen Cumartesi ve pazar günlerini ifade eder.
Win Win: Kazan Kazan. Her iki taraf açısından da kazançlı olan. İki tarafın da çıkarlarının gözetildiği ve her iki tarafın da memnuniyet sağladığı bir durumu ifade eder. Sponsorluk dünyasında ise Win-Win-Win olarak görülmelidir. Bir sponsorluk anlaşması sırasında; sponsor olan marka, sponsor edinen proje sahibi ve projeden etkilenen kesim olan taraftarlar ve izleyiciler kazanmalıdır.
Wow Effect: Heyecanlandırıcı, etkileyici, harika sonuç. Şaşırtıcı veya hayranlık uyandırıcı bir sonuç yaratması durumunu ifade eder
Wrap Up Meeting: Projenin son kapanış toplantısı. Bu toplantı, projenin tamamlanması, sonuçların değerlendirilmesi ve gelecekteki adımların belirlenmesi amacıyla düzenlenir.
Yapılabilite: Yapılabilme, gerçekleşme ihtimali.
Year to Date: Yılbaşından bugüne kadar olan zamanı temsil eder. Bu terim, genellikle finansal veya iş raporlarında kullanılır ve belirli bir döneme ait verilerin yılın başından itibaren toplamını göstermek için kullanılır. Örneğin, “Yılın başından bugüne kadar olan satışlar YTD 500.000 TL’yi aştı” şeklinde bir ifade kullanılabilir.
-Yor Olmak: Bir şeyi “yapacağım” demek yerine “yapıyor olacağım” şeklinde ilgili kelimenin sonuna “-yor” eki eklenerek kullanılır. Gelecekteki planların veya niyetlerin vurgulanmasında kullanılır. Bakınız: “-mış olurum”.
Bir Türkçe sevdalısı olarak plaza dilini kullanmanızı istemem. Yine de karşılaştığınızda şaşırmamanız adına sözlükte bulundurdum. İlgili terimler beklediğinizden daha sık kullanılmaktadır. Sözlükte yer alan terimlerin çoğu; toplantılarda, yazışmalarda karşılaştığım ve rahatsız olduğum için notumu aldığım kelimelerden oluşmaktadır. Bazı mesleki terimler için Türkçe kullanım konusunda sorunlar yaşandığının farkındayım; ancak listede yer alanların çoğu teknik terimlerden değil, “keyfi” terimler oluşmaktadır. Plaza dili kullanımının gün geçtikçe azalmasını, en azından bu konuda çaba sarf edilmesini dilerim.